Erdinç Gönenç

Fatura

Elektrik, su ve Telekom faturalarının ödeme zamanı yaklaştıkça, içimi korku sarıyor. Hepsi de yüksek mi yüksek. Her yeni gelen, bir öncekinden de mutlaka yüksek.

Ancak, bizi ailece en çok korkutanı, elektriğinki. En yüksek fatura olmasından öte, bir de upuzun kuyrukta sıra beklemesi de var ödeyebilmek için. Diğerleri çoktan on-line’a geçti ama, TEDAŞ’ınki ille de belirli bir banka şubesine ödenecek. Aileden kimin kuyruğa gireceğini belirlemek için, aramızda kura bile çektiğimiz oluyor. Oğlumu, rüşvet teklifi bile iknaya yetmiyor. Üstelik kuyrukta beklemekten kötüsü de var. Bir-birbuçuk saatlik bekleme sonunda vezneye ulaştığınızda, “Efendim, sizin faturanız gelmemiş henüz” yanıtı almanız da “vaka-i adiyeden.” İş günü olarak hesaplarsanız, ödeme için tanınan süre, beş-altı günü geçmiyor. “Şeytan azapta gerek”, haydi ertesi gün yine kuyruğa…

Acaba ben mi yanlış anımsıyorum? Bir zamanlar, elektriksu ve de o devirlerde Alsancak civarında kullanılan havagazı ücretleri, kapıdan tahsil edilmez miydi?

İZSU ise, kullanılmayan su için, atık su parası alıyor. Kayınpederimin evi üç yıldır kapalı ve su tüketimi hiç yok. İZSU faturaları kanıttır. Ancak her ay yüz on bin liralık atık su parası alıyorlar. Eğer İzmir yeşerecekse, ağaç paralarına helal olsun…

Kablolu TV faturaları ise bir başka alem. Yalan olmasın, abone olduğumda yüz bin lira mı neydi. Şimdilerde aylık 600 bin lira. Galiba, Ekim ayı faturası 3 milyon gelecekmiş. Üstelik, kanalları, canları istedikçe, istedikleri gibi değiştiriyorlar. Abone olurken, ucuzluğu kadar, güvenli oluşunu da göz önünde bulundurmuştum. Yağıştan, fırtınadan etkilenmez di-ye. Ne gezer; ikide bir kesiliyor. Hem de ne keşiliş. İki gün süreni bile oldu. Ucuz antenler, pırıl pırıl gösterirken biz, oğlum gelsin de eski antene göre ayar yapsın diye bekliyoruz. 126’dan da bilgi alabilirsen, al bakalım. 118, 126’dan da beter oldu. Ne zaman çevirseniz, meşgul. Arada bir aradığında da açanı yok. Telekom, uzun süre, rehber yerine 118 ile idare etti durumu. Ama, ikisi aynı şey değil. Rehber olmazsa, telefonsuz bir ortamda aradığınız numarayı nasıl öğreneceksiniz? Numara değil de adres peşindeyseniz ne olacak? Ben şanslıyım: İki gün önce yeni rehberimi alabildim. Alamamış olsaydım, bu yazıda “Ne oldu bizim paralar, üstüne mi yattınız?” diye soracaktım. Büyük çoğunluk, rehberini alamadı henüz.

Sahi, 1980’lerdeki büyük tele-komünikasyon devrimimizden önce bile PTT, her yıl düzenli olarak rehber bastırıp, dağıtmaz mıydı? PTT’nin T’si ayrıldığında, önce mektuplar yerine ulaşamaz olmuştu. Sebebi, ayrımcılığa ve eşitsizliğe karşı direnişte sanırım. Anlayışla karşıladık. Peki ya TELEKOM’a ne oluyor?

Ben, yine de en çok emeklilerin maaş kuyruğuna kızıyorum. Böyle giderse, ben de bir gün, “o kuyrukların birinde, düşüp ölebilirim” diye, düşünüyorum bazen.

Emekli maaşı kuyruklarının çözümü için, on-line sisteminin etkin kullanımı bile yetmez bence.

Emeklilerin maaşı, nakten, evlerinin kapısında ödenmeli…

Gazete Ege, 18 Ağustos 1997

Originally posted 2015-11-02 10:54:08.

Exit mobile version