Babam hava astsubayı idi. Türkiye’nin en önemli hava üslerinden biri olan Gaziemir’de görevliydi. Gaziemir’e yakınlığı ve ucuzluğu nedeniyle bir süre Seydiköy’de oturduk. İlk kardeşim de orada doğdu. Çok küçük olduğum için o günlerden fazla birşey anımsamıyorum. Ancak Seydiköy gerçek bir köydü.
Daha sonra yeniden Alsancak’a taşındık.
O günlerde Alsancak’ta pek çok havacı otururdu. Çünkü trenle gidip-dönmek kolaydı…
Babam, akşamları tayın ekmeği ile dönerdi. Ekmeğin karne ile satıldığı bir dönemde, o esmer, ama kocaman tayın ekmeği çok önemliydi ve asker olmanın en önemli bir ayrıcalığı idi.
Sanırım genç kızlar; mavi üniformanın çekiciliği kadar, tayın ekmeği nedeniyle de havacılarla evlenmek isterdi.
Annem, aynı sıralarda kendisini bir de yargıcın istemesine karşın babamı seçmiş…
Nişanlı oldukları sırada bir gün, babamın uçağı “kabotaj” olmuş. Yani kalkış sırasında ters dönmüş ve yanmaya başlamış. Açılan küçücük bir delikten zayıf olduğu için, önce babam çıkmış ve arkadaşlarını da kurtarmış. Öldükleri sanısıyla ambulans yerine, cenaze arabası göndermişler. Babam ve iki arkadaşı hastaneye cenaze arabası ile gitmişler.
“Kabotaj olmak” deyimini, siviller pek bilmez. Ama havacı ailelerinde bilmeyen yoktu.
Çünkü o günlerde uçaklarımız sıkça kabotaj olur veya havada arızalanıp düşerdi…
Sokakta oynadığımız sırada; bir grup subay belirirdi. Hüzünlü bir biçimde ağır ağır yürürlerdi…
Hangi kapıyı çalmışlarsa, birazdan o kapının ardından çığlıklar ve hıçkırıklar yükselirdi.
Evin babasının ya da gencecik teğmen oğlunun, şehit düştüğü haberi böyle verilirdi…
Ertesi gün, bayrağa sarılı tabut evin önüne getirilirdi.
Evi doldurmuş olan havacı eşleri, anneleri çığlık çığlığa ağlar, ölenin yakınları tabutun üstüne kapanır, kalkmak istemezlerdi…
Biz çocukların bile, içinden; günlerce oyun oynamak gelmezdi. Şehit çocuklarına karşı, her zaman biraz çekingen ve saygılı davranır, onları incitmekten korkardık.
Atatük’ün “İstikbal Göklerdedir” özdeyişinin gereğini yapmak için, kanat çırpan ve yaralı bir kuş gibi yere çakılan hava şehitlerini saygıyla anmamak hiç olur mu?..
Cumhuriyet, 1 Ocak 1990;
Gazete Ege, 9 Haziran 1997
Originally posted 2015-11-02 10:55:15.