Türkiye’de sadece İzmir’de ekmek fiyatı; gömlek fiyatı, sebze-meyve fiyatı gibi serbesttir. Yani Fırıncılar Odası ekmek tarifesi düzenlememekte, bu işi her fırın, kendi maliyetine göre kendisi yapmaktadır. İki yıla yakın bir süredir uygulanan sistemin, iyi sonuç verdiğini söylemek yanlış olmaz. Çünkü; azami fiyatın yirmi beş bin lira olduğu yakın dönemde, özellikle de yoksul semtlerde ekmek, yirmi ve hatta onbeşbin liradan satılmıştır. Ekmeğin otuz bin liraya çıkarıldığı şu son günlerde, rekabeti bozucu girişimler olduğu gözlenmekte ise de bu çabaların, aşağıda belirtilecek nedenlerle uzun sürmeyeceğine inanmaktayım. Çünkü; İzmir’deki ekmek üretim kapasitesi, gereksinimin beş katıdır.
Yasal Yetki Kimin?
1) Türkiye’de Fırıncılar Odası dışında, hiçbir kişi ve kuruluşun, ekmek tarifesi belirleme yetkisi bulunmamaktadır. Tarife diyorum, çünkü; tüketici açısından ekmeğin maliyetini sadece fiyat değil, aynı zamanda gramaj belirlemektedir.
Fırıncılar Odası bu yetkiyi, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu’ndan almaktadır. Yani, liberal ekonominin ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ mantığı gereğince hazırlanmış mevzuat, müdahaleci hükümet politikalarına elverişli değildir. Yani bugün, hükümetin ‘ekmek fiyatı yirmi bin-yirmi beş bin lira olacak’ diyebilmek için yasal yetkisi yoktur. Ekmek fiyatına müdahale edilecekse, yeni yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır.
2) Mülki amirlerin ve belediye başkanlarının, ekmek tarifesi konusundaki tek yetkileri Fırıncılar Odası tarifesine itirazdan ibarettir. Bu yüzden, her ekmek zammında atılan ‘halkın ekmeği ile oynanıyor, vali bey uyuyor mu?’ türünden manşetlerle valilere haksızlık edilmektedir.
İtiraz mercii ise Sanayi ve Ticaret İl Müdürü Başkanlığı’ndaki üç kişilik, Tarife İtiraz Komisyonu’dur. Komisyonun diğer üyeleri, Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği ile Ticaret Odası temsilcileridir. Bu yapılanma bile itirazın kabulünün ne kadar güç olduğunu göstermeye yeter. Kaldı ki itiraz kabul edilse bile, Fırıncılar Odası’nın mahkemeye itiraz hakkı vardır ve dava süresince zamlı tarife uygulanır. Dava sonuçlandığında ise ekmek, iki-üç zam daha görmüştür bile…
Sanayi ve Ticaret İl Müdürleri’nin yetkisi de ancak itiraz durumunda (re’sen değil) komisyon başkanlığı yapıp, tek oyunu kullanmaktan ibarettir. İzmir’de gerek sayın valinin ve gerekse Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü’nün, diyalog ve uzlaşma yoluyla, yasal yetkilerinin çok üstünde etkinlik sağlamış olduklarını belirtmek isterim.
Yasalar Çelişiyor
1) Fiyat belirleme yetkisinin sadece esnaf odasına verilmiş olması, günümüz gerçekleriyle çelişmektedir. Çünkü; fırıncıların önemli bölümü, esnaf olmaktan çıkmış; tüccar ve hatta sanayici niteliği kazanarak kendi odalarına üye olmuştur. Bunların Fırıncılar Odası’ndan tarife almak gibi bir hak veya ödevleri yoktur. Fırıncılar Odası’nın da öyle. Ticaret ve Sanayi Odaları’na verilmek istenen yetki, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiştir. O halde, tüccar ve sanayici fırıncının, ekmeği belirli bir fiyattan satması için yasal zorunluluk yoktur. Onlar da normal ekmekte Fırıncılar Odası tarifesine uymakla beraber, francala, paketli ekmek, dilimli ekmek, katkılı ekmek adıyla, istedikleri fiyatlara, ekmek satmaktadır.
2) Ekmeğin, tüm girdilerinin fiyatı serbesttir ve devamlı artmaktadır. Mayada ise tekel oluşumuna dair ciddi iddialar vardır. Bu durumda, sadece ekmeğin fiyatını sabit tutmaya çalışmak, Nasreddin Hoca türbesinin kapısına, kilit vurmaya benzemektedir.
3) Mal ve hizmet fiyatlarının, merkezi otoritelerce tarifelerle belirlenmesi, serbest piyasa ekonomisi kurallarına ve dolayısıyla da Avrupa Birliği koşullarına uymamaktadır. Kanımızca, ekmekte tarife hazırlanması, 4054 sayılı rekabetin korunması hakkında kanunun 4. maddesine açıkça aykırıdır. Aslında, çeşitli kuruluşlara, bağlayıcı tarife hazırlama yetkisi veren tüm mevzuat, bu kanuna aykırıdır. Ama yürürlükten kaldırılmadıkları için geçerlilikleri de sürmektedir.
Bu vesile ile mal ve hizmet tarifelerinin, tüketiciyi değil, meslek mensuplarını ve de çoğu kez tüketici aleyhine korumayı amaçladığını belirtmek isterim. Bence tarifeler, piyasa ekonomisinin değil, lonca sisteminin argümanlarıdır…
Ekmek konusundaki mevcut mevzuat, müdahaleci politikalara elverişli değildir.
Müdahale edilecekse, yeni yasal düzenlemeye gerek vardır. Bunun için de öncelikle, rekabet kurulunun, ekmeği, piyasa ekonomisi dışında değerlendirdiğine dair karar alması, Avrupa Birliği’ne uyum açısından gereklidir ve kurulun böyle bir yetkisi de vardır.
Ancak, bu durumda da ekmeğin tüm girdi fiyatlarının serbest olduğu düşünülerek gerekli sübvansiyon ve sübvansiyonu denetleme mekanizmaları, yani yeni bir bürokrasi yaratılmalıdır.
Kanımca bu uygulama, ucuzluktan çok, sübvansiyon zenginleri yaratacaktır.
Bu yüzden;
1) Özellikle kalite ve gramaj sorunlarının çözümü için ekmek mecburi standardının acilen yürürlüğe sokulması,
2) 4054 sayılı Kanuna ve Rekabet Kuruluna tam işlerlik kazandırılarak mafya bozuntuları ile mücadeleyi etkinleştirerek tam rekabet koşullarının yaratılması ve fiyat belirleme işlevinin serbest piyasaya bırakılması, gerektiğini düşünüyorum…
Cumhuriyet, 2 Ağustos 1997
Originally posted 2015-11-02 10:53:21.