Erikler çiçek açtı…
Sokak aralarındaki tek tük ağaçta, görüyorum.
Bu kadarcık bahar dalı bile, coşku duymaya yetiyor.
Çağla çıkalı epey oldu.
İzmirime bahar geldi.
Gökyüzü pırıl pırıl ve de gündüzleri hava, yeterince sıcak.
Dibi görünmeye başlayan barajlar, kaygı verse de güneşli günler güzel.
Bugünlerde, körfez vapuruna binip, açık güvertede çay içmeli. Gerçi deniz bulanık ve kötü kokuyor. Ama olsun; ben de denize değil, gökyüzüne bakarım. Uzaklara, Yamanlar’a ya da Çatalkaya’ya bakarım.
Bakar da çocukluğumun körfezini düşlerim. Belki de, Karşıyaka yalısının, yok olmuş palmiyelerini, yel değirmenlerini, görür gibi olurum.
Sonra bir de kalkıp fuara gitmeli.
Ben, ilk baharda severim fuarı, tenhayken. Hele bir de yağmur sonrasıysa ve güneş de açmışsa…
O zaman çimenler daha bir yeşildir. Ortalık mis gibi ıslak toprak kokmaktadır.
Yapraklardan, dalların ucundan, düşmeye hazırlanan su damlacıkları, güneşte parıldamaktadır…
Fuarın yeşil alanı, son yıllarda epey azaldı. Çirkin yapılar ise çoğaldı. Ama yine de İzmir’in akciğeri. Kent içinde daha büyük yeşil alan yok.
Yangın yerini yeşile döndüren Behçet Uz’u, saygıyla anmak gerek…
Yeşil özlemi ile Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’na çıkıyorum. Hayret, bazı yerlerde denizin dibi görünüyor.
Göztepe’de otlar büyümüş. Uzaktan bakınca, gri beton duvarda, küçük yeşil bir pencere açılmış gibi. Yaz gelip otlar kuruyunca, o küçük pencerede kapanacak.
Sahip Bulvarı’na da epey ağaç dikilmiş. Ama şimdilik yeşillik cüce.
Elbirliği ile koruyup kollarsak ağaçlar beş-altı yılda büyür, İzmir’in yeşili de epey çoğalır.
İzmir’in ilkbaharı kısadır. Yaz yakında gelir.
Diyorum ki, ilkbaharı yaşamanın tam zamanı.
“Bahçesinde ebruli hanımeli açan” minnacık bir evim olsa. Renk renk açan sardunyalarım ve ille de bir de yasemin.
Sabah, çayım elimde, bahçeye çıksam. Bir yasemini koklasam, bir hanımelini…
Cumhuriyet, 22 Mart 1990
Originally posted 2015-11-02 10:54:40.