Skip to main content

Ön Asyanın İpek Yolu

Bizim, Vatanımızın, güneyi, komşu ülkelerle, Irak ve Suriye ile en uzun sınırımız. O ülkelerde senelerdir, bitmeyen savaşlar var. Ayrıca mezhep çatışmaları var. Oradaki savaş vahşeti, bizim düzenimizi, huzurumuzu bozuyor. 170 ayrı mezhep, nedense hepsi müslüman ama bir türlü anlaşamıyorlar, her halde toprak ağalığı düşüncesi anlaşmalarını paylaşmalarını engelliyor. Savaş ülkelerini yok etti. Bizden önceki büyüklerimizden, oradaki çatışmaların sonlanmasından, umutsuz olduklarını duymuştuk.

İnsanlar, perişan, yıkık şehirlerini terk edip, yollara düşüyorlar. Başka ülkelerde, medeni yaşamlar arıyorlar. Bir de üstelik salgın hastalıklar, çıkıyor. Yaşam şartları katlanarak zorlaşıyor. Bu insanlar, evlerini, vatanlarını terk etmeden, mutlu yaşamalılar.

Bu savaşların üstüne birde iklim değişikliği göçleri var. Arkası kesilmeyen göçler. Ayrıca dünyanın her kıtasından gelen, işsiz genç insanlar var. Paralı askerler. Savaşmayı meslek edinmiş, yaşamlarını o şekilde sürdürüyorlar. Çünkü kendilerine, zengin ülkelerden, para geliyor, silah geliyor, bazıları bu şekilde, aile kuruyor, ama gelecekleri yok. Savaşla, yok etme ile hiç bir şey kazanılmaz. Sonunda kendileri de yok olurlar. Paralı askerler, Dünyanın her yerinden gelmişler, ama ülkeleri, kendilerini istemiyor. Bütün bu olayların ana sebebi, gelişmiş ülkelerin, paylaşımcı olmayışı ve kazanç hırsı ile genç insanların işsiz oluşu.

Bizim sınırımızda olan bu olaylar, bize fazlası ile zarar veriyor, doğumuzdaki, kuzeyimizdeki, batımızdaki komşularımızdan, zarar görmüyoruz. Güneyimizde, Halep bizim sınır komşumuz, İdlip Hatayla sınırdaş, İdlip bizim için önemli çünki, biz, Hatay, İskenderun, Doğu Akdeniz, Kıbrıs hattını korumak zorundayız. Mersinin, Antalyanın güvenliği çok önemli. Bizim güney sınırımız, 30 km.ileriye gitti, bu çok iyi oldu, çünki oradaki köylerimiz ortasından haritada cetvelle ayrılmıştı. Halkımız bayramlarda sınırdaki tel örgülerin önünde toplaşıp akrabaları ile bayramlaşıyorlardı. Tarlalarını sınırdan geçip, ekip biçip dönüyorlardı.

Astana anlaşması bir umut vermişti, İpek yolu bir umut vermişti. Bu bölgede demir yolu, kara yolu yapılabilir, Doğu Akdenizdeki limanlara bağlanabilir. Halep, Ürdün, İsrail, Mısıra kadar uzatılabilir. Doğudada, Musul, Van, Tebriz, Bakü yollarını bağlayabilirler. Gelişmiş ülkeler, Birleşmiş milletler, Nato, Dünya sağlık teşkilatı, daha bilemediğim, yardımcılar, anadoludaki imece gibi, bu yolları açabilirler. Bu yollar o bölgelere refah zenginlik işbirliği, paylaşma getirir .Oralarda yerleşim yerleri olur, medeniyet gelir, bu genç işsiz insanlar emekleriyle para kazanıp, yuva kurabilirler. Silahlara verilen paralarla bu yollar yeleşim yerleri iş yerleri çok rahat yapılır. İmece ile, gönüllülerle, bizim esnafımızın, ahilik geleneği ile. Yeterki Gelişmiş, zengin ülkeler, iyi niyetle, hırsa kapılıp hepsi benim olsun demeyecekler, paylaşımcı olacaklar. Bu savaşlar bitsin, Dünyamıza barış, sevgi ve şefkat gelsin.

Sevinç Ayla Gönenç
İzmir 11 Nisan Cumartesi

Originally posted 2020-04-12 20:42:16.

Aileler – Çocuklar

Türkiye yiyecek açısından kendine yeten bir ülkeydi, bize öyle öğretilmişti. Petrolümüz-gazımız yoktu fakat bizim halkımız çalışkan, üretirdi. Orta halli ailelerdik, gözümüz zenginlikte değildi. Ama Atatürk’üm kurtuluş savaşından sonra iktisat kongresini İzmir’de yaptı, ekonomi düzeldi. Sonra hıfzıssıhhayı kurdu, aşılar yaptılar, ilaçlar yaptılar, sıtma savaş ve verem savaş dernekleri, hastaneler kuruldu ve hastalıklar yok edildi tamamen. Şimdi de sağlık ocaklarımız var, ilaçlarımızı alabiliyoruz çok şükür, doktorlarımız mükemmel yüksek performans gösteriyor.

Sağlık ocakları eskiden daha tenha olurdu şimdilerde sığınmacılar arttığı için kalabalık oluyor. Her geçen ay, geçen gün sığınmacı sayısı artıyor. Yurdun dört bir tarafından sığınmacılar kaçak olarak geliyor. Çünkü burada hastaneler sağlık ocakları var, gelenler vatandaş oluyor ve bu hizmetlerden faydalanıyor. Sayın lider Putin’i beğeniyorum, Rusya’da yaşlılara hastanede bedava bakılıyormuş ve otobüste otobüste bedavaymış, para vermiyorlarmış.

Türkiye’nin etrafına bakıyorum güneydeki ülkelerden, doğudaki ülkelerden, kuzeydeki ve batıdaki ülkelerden devamlı bir göç oluyor. Avrupa göçmen istemiyor, bize itiyor. Ama bizim gücümüz hepsine bakmaya yetmez. Zengin ülkelerin yardım etmesi lazım.

Birde güneydeki komşularımız da, doğudaki komşularımız da petrol zengini, hatta orta Asya’ya kadar uzatabilirsin. Onların hükümetlerine bakıyorum yabancı şirketlerle bu zenginlikleri çıkarıyorlar ve hepsi yurtdışında mülkler almışlar zengin hayatı yaşıyorlar. Ama halkın hastanesi yok, savaş sırasında bir doktorun da hastane bombalanırken çalıştığını gördüm ve sonra ölmüş, sonra sağlık ocakları yok, ilaç alamıyorlar. Oradaki zenginliklerde onları da payı var, neden hükümetler onlara bu imkanı vermiyorlar? Paraları var yapabilirler. Doğrusu hayal kırıklığına uğradım, inşallah orada da aileler çocuklar daha mutlu yaşarlar. Halkıyla empati kurabilen hükümetler kurulması dileği ile.

Sevinç Ayla Gönenç
2.2.202

İKLİM FELAKETİ

Dünyamızın 4/3 ü sudan ibarettir, buna hava da dahil, üzerin de yaşayan canlılarda, biz dahil, %99 sudan ibaretiz. O zaman suyu kirletmeyeceğiz. Doğal dönüşümünü engellemiyeceğiz. Ormanlarımız, foto sentez yapıp karbondioksit alıp, oksijen veriyor. Havada yağmur bulutları oluşuyor, sonra yağarak, toprağa, denizlere, göllere, akarsulara dönüyor. Coğrafyaya göre, kendi akış yönlerini değiştirmeyeceğiz. (Su akar, yolunu, bulur.) Ata sözü. Su ile denizlerde, karalarda canlılık, oluşuyor. Yüksek dağların, tepelerindeki, karlar, mevsimlerle, toprağın, üstünden ve altından, yollarını bulup, dereler, göller, denizler, oluşturuyor. Her dağın, her ovanın, her vadinin, kendisine özel, yeşil, oluşumları var, bitki, hayvan ve insan, çeşitleri var. Bir yere, şehir kurulacağı zaman, yada sanayi tesisi, yol geçirileceği zaman, onların, su akış ölçümlerini yapıp, öyle kurmak lazım, akış yönlerini engellememek lazım. Onun için, şehirlerdeki dere yataklarında, seller oluşuyor, evleri su basıp, yıkıyor. Yollarda ne var, ne yoksa alıp götürüyor.

Su, deniz, ormanlarımız ve tarım, geri dönüşüm yapabilen ham maddeler. Sanayi tesislerimizi bu ilkeye göre dönüştürmemiz lazım. Pamuk, keten, hasır, bambu, ipek, yün deri, ahşap, doğal gübre, hayvan gübresi, doğaya zararlı değil. Temizlik içinde, doğal dönüşüm yapabilen, temizlik malzemeleri kullanmak lazım, mesela, anneannem, bulaşık suyuna koymak için, küllü su hazırlardı, Ocakta yanmış, kütüklerin, küllerini bir kapta suda bekletirdi, ertesi gün, bulaşık yıkarken, suya bir miktar eklerdi. bahçesinde, tarlada doğal gübre kullanırdı. Kışın tarlaları, dağdan gelen su, bastığı için, baharda tarlalarını sürdürürler, tohumlarını ekerlerdi, susuz tarım yapardı, Toprağın altı yeteri kadar, sulu olurdu, son baharda hasat yaparlardı. Sadece, evin önüne, ektiği, sebze ve çiçeklerini, tulumba suyu ile sulardı. O zamanlarda, çok büyük, karaağaçlar vardı, yapraklarını keçilere yedirirlerdi. Onlar zamanla yok oldular, acaba yeraltı suları çekildiği içinmi yok oldular, yoksa, sonradan, yüksek gerilimli, elektrik direklerimi etkiledi, bilmiyoruz.

Fosil yakıtlar, kömür, petrol, doğalgaz, madenlerin her çeşiti, bunların geri dönüşümü yok, günün birinde bitecekler. Uranyum yakıtlı, Atom enerjisi var, o da bitecek, üstelik, hepsinin atık sorunu var. Geleceğin enerji kaynağı, su. Onun için, dünyadaki suları, hiç bir şekilde kirletmemeliyiz. Termo nükleer enerji, dünyayı hiç bir şekilde kirletmeyecek. Şehirlerdeki evsel atıkları, Hastahane atıkları, sanayi atıkları, maden atıkları, mesela plastik, bunları özel olarak hazırlanmış, bölgelerde, yok etmeliyiz, havaya denize suya, karışmamalı. Dijital atıklar için, ayrı tesisler kurulmalı, tekrar kullanmak için, onların, madenleri bitiyor, çünkü. Bu atıklar, her yere karışıyor, iklim değişikliği, küresel ısınma yapıyor, yediğimiz balıkta bile, plastik atığı bulunmuş. Aldığımız havadan bile zehirleniyoruz, hastalanıyoruz. üstelik, bunların ilacı da bulunamaz. Tek çare, havayı ve suları, temizleyeceğiz. Yoksa canlı nesli yok olur.

Okuldaki, doktor. öğretmenimiz, (Tanju Gürsu)nun amcası, derste bize şohben ölümlerini anlatıyordu. Banyodabuhar ve nem, çok olduğu için, arızalıysa, iyi yanmadıysa, çıkardığı gazın, banyo buharına karıştığı ve içindeki metan gazın, bizim kanımızdaki demirle birleştiği için, ölümler olduğunu öğretirdi. Ayni şimdi dünyadaki sera gazının, ısıyı artırması ve pandemiye sebep olması gibi. Ayrıca Ozon inceldiği için bizlerimor ötesi ışınlardan, koruyamaması gibi.

Suları kirletmezsek, gelecekte, enerji olarak kullanma şansımızı kullanırız. Bir yerde buzdolabı yapıldığını duydum. Sadece havanın nemini alarak çalışıyormuş. Gelecekte enerji devrimi sudan olabilir. Türkiyedede üç tarafımız deniz olduğu için, kıyı şehirlerinde, deniz suyu kullanan, nükleer enerji kullanılabilir. Atom enerji santrallerini, Termo nükleer enerji santrallerine dönüştürebiliriz.

Türkiyenin ve Dünyanın iklim değişikliğine göre hazırlanması lazım, Küresel ısınma ve çölleşmeye karşı su kullanma şeklimizi değiştirmemiz lazım, apartmanlar su depoları yapsınlar, Toki evlerini beğeniyorum. ülkemiz deprem ülkesi, onlar depreme dayanıklı evler yapıyorlar, hepsi aynı model diyorlar, o zaman, kendi yörelerinin özelliklerini estetik olarak görünüşlerine ilave edebilirler, Ayrıca sarnıçlar yapılmalı.

Deniz suları, arıtılıp temizlikte kullanılabilir. Tarlalarda, damlama zaten kullanılıyor. Bizim orman uzmanlarımız zaten bilir, yanmaya dayanıklı ağaçlar ve bitkiler dikilebilir, ekilebilir. Dünyanın başka yerlerinden de dayanıklı ağaçlar bitkiler getirilip dikilebilir, Eğer çöl iklimi olacaksa, her şeyi ona göre planlamak lazım. Bizim itfaiyecilerimiz, Orman teşkilatımız, kahramanlarla dolu, hepsine teşekkür ediyoruz, inşallah çağ atlamış yangın teşkilatımız olur. Birleşmiş Milletlerinde, bütün Dünyadaki enerji sistemini, termo sisteme değiştirme yönündeki çalışmalarını görürüz, uzmanlar 10 yıl içinde yapılmalı diyorlar.

İnşallah o zaman Dünyamızda, bizde kurtuluruz.

Ayla Gönenç
10 Ağustos 2021. İzmir.