Maliye’de görevliyken, bir kaç kere Karadeniz turnesine gittim.
Her seferinde üç-dört ay kalmıştım.
Daha sonra, Karadeniz Bakır İşletmeleri Genel Müdür Yardımcısı olarak da bir çok kez yine gittim.
Samsun-Sarp arasını, karış karış bilirim. Ne yeşil, ne güzel bir kıyı şerididir.
Sarp’taki köprüden Sovyet topraklarını ilk kez gördüğümde, bayağı heyecanlanmıştım.
Karadeniz deyince akla ilk gelen hamsidir kuşkusuz. Bir de mısır ekmeği..
Hamsiden yapılmış birçok yiyecek tattım. Bence en güzeli, “hamsi kuşudur”.
Bir de daha çok Ordu’da yediğim, iri istavritler, ilk gördüğümde palamut sanmıştım.
Şimdilerde Karadeniz’de, kalkandan sonra hamsinin de kökü kurudu..
Pek çok balıkçı ailesi perişan.
Kimileri teknesini Van gölüne götürüyor, kimileri İzmir’e..
Temel neden, deniz kirliliği kuşkusuz. Baş sorumlusu da efsanevi Tuna yoluyla, uygar Avrupa..
Peki ama; “Trolcü Temel Reis’in” hiç mi suçu yok, artık “hamsi kuşu” yiyemeyişimizde?
Gazetelerde okudum; İzmir Körfezi’ne üşüşen, Karadenizli trolçüler, dibi tarayarak, yavru demeden yumurta demeden balık avhyorlarmış.
Sahil güvenlik botlarını görünce milyonlarca lira değerindeki ağlarını kesip, kaçmışlar. Ne de olsa, üç yıla kadar hapis var ucunda.
Ağlara yazık da Körfez’imize yazık değil mi?
“Uy Karadeniz’de hamsiyu tücettiniz da, sıra Çörfez’a mı celdu da?”
Ey Karadenizli trolcüler, Körfez’imizi biz İzmirliler, yeterince öldüremedik de, siz yardıma mı geldiniz?
Yazılarımda, balıktan çokça söz ettiğimin farkındayım elbet..
Buna bakıp beni boğazına düşkün sananlar da olabilir kuşkusuz.
Hayır boğazıma düşkün değilim. balık severim de, yemesem de olur..
Balık benim için “denizin” simgesidir.
Bol balık çeşit çeşit balık, yaşayan denizin kanıtıdır.
Yaşam denizlerde başladı.
Yaşamın tam kendisidir, Deniz.
Cumhuriyet, 5 Haziran 1991
Originally posted 2015-11-02 10:54:34.